Diyabet Önlenebilen Bir Hastalık Mıdır? Kontrolsüz Kan Şekeri Kalp Yetmezliğine Neden Oluyor! (14 Kasım Dünya Diyabet Günü)
“Diyabet (şeker) hastalığı birçok komplikasyonlara yani medikal sorunlara yol açan, hasta hayatını etkileyen bir rahatsızlıktır” diyen İstanbul Okan Üniversitesi Hastanesi Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Uzmanı Doç. Dr. Yusuf Aydın, açıkladı!
Diyabet toplumumuzda böbrek yetmezliğinin en önemli sebebidir. Diyalize giren hastaların yarısında diyabet hastalığı mevcuttur. Diyabet; körlüğün, ayak ampütasyonlarının yani uzuv kayıplarının nedenidir.
Diyabet toplumsal sağlık sorunudur
Kalp krizi geçiren hastaların yüzde 50’sinde diyabet mevcuttur. Bu hastalarda kontrolsüz kan şekeri yüksekliği ortaya çıkan kalp yetmezliğinin en önemli nedenlerinden birisidir. İnme yani felç hastalarının büyük bir kısmında diyabet hastalığı vardır. Tüm bu hastalıklar göz önüne alındığında aslında diyabet toplumsal bir sağlık sorunudur. Çünkü sadece hastayı değil tüm yakınlarının hayat standartlarını etkileyen sosyal bir sorun olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu noktada diyabet yani şeker hastalığı oluşmasını engellemek mümkün müdür konusu sürekli araştırılan bir durumdur.
Ülkemizde 2000 yılların başında yapılan araştırmada diyabet sıklığı %7,2 iken 2015 yılında yüzde 14, 2020’li yıllarda ise bu oranın yüzde 16 seviyesine çıktığı gözlemlenmektedir. Bu şekilde devam ederse 2025 yılında yüzde yirmili rakamları göreceğimiz öngörülmektedir. Bu yüzden bu salgın hastalığın önüne geçmek için ciddi önlemler alınması gerekmektedir. Eskiden diyabet hastalığı gelişimi önlenemez bir sorun gibi düşünülürken artık günümüzde diyabetin önlenebileceği, geciktirilebileceği ve hatta geri döndürülebileceği bilinmektedir.
Yağlı gıda tüketimi diyabeti tetikliyor
Maalesef Tip 2 diyabetin gelişimindeki en önemli sebepler obezite yani kilo artışı ve hareket kısıtlılığıdır. Buna ek olarak sağlıksız beslenme alışkanlığını da eklemek gerekmektedir. Yapılan araştırmalarda diyabetin gelişimini önlemede ve hatta geri döndürmedeki en önemli konu kişilerin kilo almamalarıdır. Eğer obez bir birey ise kilo vermeleri sonucunda diyabet geriye dönebilmekte ve şeker seviyeleri normalleşebilmektedir. Obezite ile mücadele diyabet tedavisinin temel taşını oluşturmaktadır. İkinci olarak teknolojinin gelişmesinin bizlere sağladığı en önemli sorunlardan birisi de hareketsiz yani sedanter bir yaşamın olmasıdır. Diyabet sıklığındaki bu artışın en önemli nedenlerinden diğer bir sebebi de sağlıksız beslenmedir. Sosyoekonomik düzeyi az olan kişilerin yüksek karbonhidratla beslenmesi, ekonomik düzeyi yüksek olanların hem karbonhidrat hem de yağlı gıda tüketimin fazla olması obeziteyi, sonucunda insülin direnci ve en nihayetinde diyabet sıklığının artışına yol açmaktadır. Bu yüzden diyabetin önlenmesinde toplumsal bilincin artırılması, sağlıklı beslenmenin öğretilmesi ve hareketsiz bir yaşamdan kurtarılması diyabet gelişimi azaltacaktır. Bu konuda eğitim ve bilinçlendirme daha ilkokul ve ortaokul dönemlerinde başlanmalıdır. Bu eğitim sürekli olmadır. Sadece tek bir ders değil sağlıklı beslenme ve yaşama eğitimi sürekli olarak, her platformda anlatılmalı ve topluma bilinçlendirme sağlanmalıdır.
Diyabetin önlenmesinde veya geciktirilmesinde birçok farklı ilaç tedavisi de kullanılabilmektedir. Bu tür ilaçlar herkeste aynı şekilde veya aynı dozlarda kullanılmamaktadır. Bu yüzden, bu konuda kararı hastayı takip eden hekim tarafından uygulanması gerekmektedir. Eğer bu salgının önüne geçilemez ise ilerleyen yıllarda milli ekonomimizin büyük bir kısmı bu hastalığın tedavisinde kullanılan ilaçlara, ortaya çıkan komplikasyonların tedavisine yönelik yapılan tedavilerin ödemelerine gidecektir.
Tüm bu sebeplerden dolayı diyabeti önleme veya geciktirme için yapılacak her türlü çalışma desteklenmeli, bu konu ile ilgili toplumsal projeler desteklenmelidir.
Benzer Yazılar
Endokrin sistem insanın vücut dengesi için çalışan sistemdir. Kimyasallar aracılığıyla iletişim kuran bir yapıya sahip olan bu sistem insan vücudunun en temel sistemlerinden bir olma özelliğini taşımaktadır.
Akromegali, beynin tabanında yer alan hipofiz bezinin ön lobundan çok miktarda büyüme hormonun salgılanmasına bağlı olarak gelişir. Nadir bir hastalık olup, tedavi edilmemesi durumunda; iç organlarda ciddi sorunlara yol açabilecek etkilere neden olabilir.
Cushing sendromu, vücudun aşırı miktarda kortizol hormonu üretmesi sonucunda ortaya çıkar. Böbrek üstü bezleri tarafından salgılanan kortizol hormunu, yaşam için gereklidir ve hastalığın getirdiği strese yanı vermeyi sağlar. Hemen hemen, tüm vücut dokularına etkisi vardır. Ancak, kortizolun çok fazla üretimi Cushing sendromu olarak isimlendirilir.
İnsan vücudu için hayati öneme sahip olan tiroid hormanlarının az ya da çok salgılanması pek çok ciddi sağlık sorununa neden olabilmektedir.
Vücudun faaliyet gösterebilmesi için ürettiği ısıyı; ürettiğinden daha hızlı kaybetmesi sonrasında gelişir. Vücut ısısının tehlikeli bir şekilde düşmesine yol açan bu durum hayati önem taşır.
Kolesterol ile alakalı duyduğumuz doğru veya yanlış birçok bilgi var. Peki bunlardan hangileri doğru?
Diğer adı adrenal yetmezlik olan Addison hastalığı oldukça nadir görülen bir hastalık olup, vücudun bazı hormonları yeteri kadar üretememesi sonucunda ortaya çıkar.
Yeni doğan bebeğin topuğundan alınan birkaç damla kan, doğumsal hastalıkların araştırılmasına yardımcı olur. Bu test topuk kanı taraması olarak bilinir.
İnflamasyon, vücudun herhangi bir hasara karşı verdiği koruyucu bir cevaptır. Akyuvarların insan vücudunu bakteri ya da virüs gibi dış etkenlerden koruması anlamındadır.